Ayrılabilen fiiller, ön ekleri olan ve cümle içinde bu eklerin yer değiştirdiği fiillerdir. Ön ek, fiil cümledeki konumuna göre değişebilir. Ayrılabilen fiillerin kullanımı Almanca dilinde önemli bir yer tutar.
Kişi | Almanca | Türkçe |
---|---|---|
Ich | stehe auf | ben kalkarım |
Du | stehst auf | sen kalkarsın |
Er/Sie/Es | steht auf | o kalkar |
Wir | stehen auf | biz kalkarız |
Ihr | steht auf | siz kalkarsınız |
Sie | stehen auf | onlar kalkar |
Kişi | Almanca | Türkçe |
---|---|---|
Ich | stand auf | ben kalktım |
Du | standest auf | sen kalktın |
Er/Sie/Es | stand auf | o kalktı |
Wir | standen auf | biz kalktık |
Ihr | standet auf | siz kalktınız |
Sie | standen auf | onlar kalktı |
Kişi | Almanca | Türkçe |
---|---|---|
Ich | bin aufgestanden | ben kalktım |
Du | bist aufgestanden | sen kalktın |
Er/Sie/Es | ist aufgestanden | o kalktı |
Wir | sind aufgestanden | biz kalktık |
Ihr | seid aufgestanden | siz kalktınız |
Sie | sind aufgestanden | onlar kalktı |
Yukarıdaki tabloda, "aufstehen" fiili şimdiki ve geçmiş zamanda kullanılmıştır. "Ich stehe auf" ifadesi, "ben kalkarım" anlamına gelir. Ayrılabilen fiillerde, fiil cümlede özne ile birlikte kullanıldığında ön ek (auf) cümle sonunda yer alır. Geçmiş zaman kullanıldığında, ön ek yine yerini korur ancak fiilin çekimi farklıdır. Örneğin, "Ich stand auf" ifadesi "ben kalktım" anlamına gelir.
Kişi | Almanca | Türkçe |
---|---|---|
Ich | werde aufstehen | ben kalkacağım |
Du | wirst aufstehen | sen kalkacaksın |
Er/Sie/Es | wird aufstehen | o kalkacak |
Wir | werden aufstehen | biz kalkacağız |
Ihr | werdet aufstehen | siz kalkacaksınız |
Sie | werden aufstehen | onlar kalkacak |
Gelecek zaman cümlelerinde yine "werden" fiili kullanılarak özneye bağlı olarak çekim yapılır. "Ich werde aufstehen" ifadesi, "ben kalkacağım" anlamına gelir.
Fiil | Anlam | Örnek |
---|---|---|
aufstehen | kalkmak | Ich stehe um 7 Uhr auf. (Ben sabah 7'de kalkarım.) |
einladen | davet etmek | Wir laden dich zur Party ein. (Biz seni partiye davet ediyoruz.) |
fernsehen | televizyon izlemek | Ich sehe jeden Abend fern. (Her akşam televizyon izlerim.) |
mitkommen | birlikte gelmek | Kommst du mit? (Sen de geliyor musun?) |
abholen | almak, karşılamak | Ich hole dich um 5 Uhr ab. (Seni saat 5'te alacağım.) |
ausgehen | dışarı çıkmak | Wir gehen am Freitag aus. (Cuma günü dışarı çıkıyoruz.) |
aufmachen | açmak | Mach bitte die Tür auf. (Lütfen kapıyı aç.) |
zumachen | kapatmak | Bitte mach das Fenster zu. (Lütfen pencereyi kapat.) |
anrufen | telefonla aramak | Ich rufe dich später an. (Seni sonra arayacağım.) |
mitbringen | birlikte getirmek | Bringst du etwas zu essen mit? (Biraz yiyecek getiriyor musun?) |
vorbereiten | hazırlamak | Ich bereite das Essen vor. (Yemeği hazırlıyorum.) |
durchlesen | baştan sona okumak | Lies das Buch bitte durch. (Kitabı lütfen baştan sona oku.) |
abfahren | hareket etmek (araç için) | Der Zug fährt um 10 Uhr ab. (Tren saat 10'da hareket ediyor.) |
einsteigen | binmek | Steigt bitte ein! (Lütfen binebilirsiniz!) |
aussteigen | inmek | Ich steige an der nächsten Haltestelle aus. (Bir sonraki durakta iniyorum.) |
festhalten | sıkı tutmak | Halte dich fest! (Sıkı tutun!) |
mitarbeiten | birlikte çalışmak | Ich arbeite mit dir an dem Projekt. (Projede seninle çalışıyorum.) |
weitergehen | devam etmek | Lass uns weitergehen. (Haydi devam edelim.) |
abstellen | durdurmak, bırakmak | Stell das Auto hier ab. (Arabayı burada bırak.) |
umdrehen | dönmek | Dreh dich um! (Dön!) |
Es war ein schöner Samstagmorgen. Anna und ihr Freund Max hatten beschlossen, einen Ausflug in den Wald zu machen. Sie standen früh auf, um alles vorzubereiten. Anna packte die Rucksäcke ein, während Max das Frühstück zubereitete. "Vergiss nicht, deine Kamera mitzunehmen!" rief Anna aus der Küche. Max nickte und legte die Kamera neben seinen Rucksack. Nachdem sie gefrühstückt hatten, brachen sie auf. Unterwegs sahen sie viele interessante Dinge. Max zeigte auf einen großen Vogel, der auf einem Baum saß. "Schau mal, Anna, ein Adler!" Anna holte sofort ihre Kamera heraus und machte ein Foto. "Das muss ich später entwickeln lassen," sagte sie. Nach einer Weile kamen sie an einem kleinen Bach an. "Lass uns hier eine Pause machen," schlug Max vor. Sie setzten sich hin und genossen die Ruhe. Plötzlich sprang ein Frosch ins Wasser und spritzte sie nass. "Oh nein, jetzt sind wir ganz nass!" lachte Anna. Als sie weitergingen, erzählte Max eine spannende Geschichte über den Wald. "Wusstest du, dass hier früher Banditen lebten? Sie lauerten Reisenden auf und raubten sie aus." Anna schaute sich nervös um. "Mach mir keine Angst, Max," sagte sie. Bald darauf hörten sie ein Geräusch. "Hörst du das? Das klingt wie ein Wildschwein," flüsterte Anna. Max zog sie vorsichtig hinter einen Baum. "Wir sollten besser warten, bis es weg ist," meinte er. Nach ein paar Minuten war das Geräusch verschwunden, und sie gingen weiter. Am Nachmittag kamen sie an einer Lichtung an. "Hier können wir unser Lager aufschlagen," sagte Max. Sie stellten das Zelt auf und machten ein Feuer. "Das war ein aufregender Tag," sagte Anna, während sie sich ans Feuer setzte. Bevor es dunkel wurde, packten sie ihre Sachen zusammen und machten sich auf den Heimweg. "Das war wirklich ein toller Ausflug," sagte Max. "Wir sollten das bald wiederholen." Anna stimmte zu und freute sich schon auf das nächste Abenteuer.
Güzel bir cumartesi sabahıydı. Anna ve arkadaşı Max, ormana bir gezinti yapmak için karar verdiler. Her şeyi hazırlamak için erken kalktılar. Anna sırt çantalarını hazırlarken, Max kahvaltıyı hazırlıyordu. "Kameranı unutmamalısın!" diye mutfaktan Anna bağırdı. Max başını salladı ve kamerayı sırt çantasının yanına koydu. Kahvaltılarını yaptıktan sonra yola çıktılar. Yolda birçok ilginç şey gördüler. Max, bir ağacın üzerinde oturan büyük bir kuş gösterdi. "Bak Anna, bir kartal!" Anna hemen kamerasını çıkarıp fotoğrafını çekti. "Bunu sonra bastırmalıyım," dedi. Bir süre sonra küçük bir dereye ulaştılar. "Burada biraz mola verelim," dedi Max. Oturdular ve sessizliğin tadını çıkardılar. Aniden bir kurbağa suya sıçradı ve onları ıslattı. "Oh hayır, şimdi tamamen ıslanmışız!" diye güldü Anna. Devam ederken Max, ormanda yaşanan heyecanlı bir hikaye anlattı. "Burada eskiden haydutlar yaşardı. Yolcuları pusuya düşürüp soyarlardı." Anna çevresine sinirli bir şekilde baktı. "Beni korkutma Max," dedi. Birkaç dakika sonra bir ses duydular. "Bunu duyuyor musun? Bu bir domuz gibi geliyor," diye fısıldadı Anna. Max, onu dikkatlice bir ağacın arkasına çekti. "Onun gitmesini beklemeliyiz," dedi. Birkaç dakika sonra ses kesildi ve devam ettiler. Öğleden sonra bir clearing'e (açık alana) ulaştılar. "Burada kamp kurabiliriz," dedi Max. Çadırı kurdular ve bir ateş yaktılar. "Bu gerçekten heyecan verici bir gündü," dedi Anna, ateşin yanında oturarak. Gün batmadan eşyalarını toparladılar ve eve döndüler. "Bu gerçekten harika bir gezinti oldu," dedi Max. "Bunu tekrar yapmalıyız." Anna ona katıldı ve bir sonraki macerayı heyecanla beklediğini söyledi.